Kimsesizler Adası (RefugeePolis) Analizi / Nezafet Büşra Çiçek




Dünyaya gözlerimizi açıp nefes almaya başladığımızdan beri bir yol yürürüz. Üzerinden defalarca yürünmüş ya da yürütülmüş yolları, veya hiç ayak basılmamış, kaygısı bol ama sonu aydınlık yolları… Bu yolların ışıkları bazen sonuna kadar açıkken bazen kapkaranlık olur, engebelere bırakır tüm düz ve çiçekli patikalar yerini… Kimimiz bu karanlığın içinde gözlerimizi daha da yumar ve görmeden, ezbere yürürüz. Kimimiz o zifiri siyaha inat dört açar gözlerini ve dokunarak görür her yeri. İlk önce de bir insana, insanlığa dokunarak.

Felaketler silsilesi başucumuzda belirdiği sırada şu sözler yankılanır kitaptan, kulaklarımıza; “Bazen felaket dediğimiz şeyler farklı güzellikleri görmek için fırsat olabilirmiş.” Burada, ‘başlıyoruz’ diye de yüksek bir sesle seslenir kitap. İşte başlıyoruz! Yaşanan bir yangının, insanlığın yangınına su olabileceğini nerden bilebilirdik ki? İşte bu kitap, karanlık diyarların içinden yalnız insanlıkla çıkılabilmiş bir hikâyeye şahitlik ediyor. Tam da bu noktada kitap size yeniden yavaşça fısıldıyor ve soruyor: Sahi ya siz… Hiç insan oldunuz mu?

İnsan olmanın zor ama insan ölmenin kolay olduğu, kuralları muhtemelen çok önceden birileri tarafından yazılmış, oynamak kısmı ise -elbette kurallardan çıkmadan- size, bize, sana, bana bırakılmıştır. Ve oyunun hep tek bir şartı vardır: Kazanmak! Öyle ya da böyle, iyi ya da kötü olarak, mutlu ya da mutsuz olarak, mutlu ederek ya da mutsuz ederek. Yaşatarak ya da öldürerek…  Mühim olan kazanmak. Bu oyun boyunca hep çalışırız var olabilmek adına, nice unvanlar, statüler, değerler kazanmak uğruna. Bakmadan, görmeden, duymadan, hissetmeden… Yalnızca var olabilmek çabası içine düşeriz. Ama unuturuz: Birileri bizden bahsederken yine yalnızca ‘biri’ diye bahsedecek, tıpkı bizim onları anarken ‘birileri’ olarak andığımız gibi.

Her birimizin hikâyesi var bu hayatta. Farklı, başka hisler ve duygular içimizde gömülü olarak yaşarız hayatı. Bazılarına fırsat çoktan gelmiştir gömülü kalanları dışarı vurmak için. Bazılarına da kendi yağında kavrulmak düşer. Farklı da olsak yaşarız hepimiz ama acının ortak paydasında buluşmadıktan sonra neye yarar yaşamak? Yaşadığını sanmaktan başka nedir ki bu?

Çocukların hayallerini büyük bir gürültüden sonra, kendi evlerinin altında kaldıkları anki taş, kum, toprak örter. Toprağa karışan kanları, insanların cansız bedenlerini bazen beyaz bir kefen değil renkli kuşe kâğıtlara basılmış paralar örter. Mezarlıklar ise bazen temsili denilen binaların duvarlarındaki çinilerdir, altın kaplamalar, varaklardır ya da. İsimleri yazmaz çoğunun, hatta hatırlanmaz bile; sebep olanlar yerlerinde rahatken ve muhtemelen üç maymunu oynarken!

İsminde bile bir çelişki ilişiyor insana. Bir yanda kimsesizlik bir yanda ise onlara ait bir ada… Bir yanda Refugee (mülteci), kanun kaçakları, firariler öte yanda ise güvenliği sağlamaya yemin etmiş Polis: RefugeePolis.

Firari ruhların güvenli adası: “Kimsesizler Adası”…

Kitap sizi bir yolculuğa çağıracak ancak gidip gitmemek ise size kalmış… Evet evet bunun için size tamam mı devam mı diye yöneltilecek fırsatlar bile var. Eğer yolun sonuna gelirseniz ve gözlerini açabilenlerden yana olursanız kitabın kapağını kapattığınız an, kalbinizde bir şiir okuduktan sonra içinize yerleşen umudu, dinledikten sonra melodisini bir kenara koyup sözlerini okurken oluşan merakı, bir aksiyon film izledikten sonra oluşan heyecanı, sorgulatan düşünceleri, en heyecanlı yerinde kesilmiş ya da devamını sizin yazmanız istenen bir romanın hisleri ve izlerini taşıyacak size.

Suçlu ve suçsuzun davasına, siyasete, politikaya, ekonomiye değil vicdana çağıracak. Tüm kitap boyunca ufacık ve muhtemelen şimdi melek olmuş çocukların yanınızda oturduğunu ve ellerinizi sıkıca tuttuklarını hissedeceksiniz. Belki de en büyük cesaretiniz onlar olacak…

Kimsesizler adasından, RefugeePolis’den bir yeriniz de olacak. Buraya ulaşmak için de muhtemelen bir bota, can yeleğine ve belki biraz da umuda ihtiyacınız olacak ama… Dilerim ki burada bir yeriniz olmasına ömrünüz boyunca hiç ihtiyacınız olmasın…

Bugünü ya da dünü değil yarını düşünmek zamanı ve yarını insanlıkla yazmak için size bu yolun yoldaşı; Yeter ki yola çıkmak isteyin… İyi yolculuklar!


Popüler Yayınlar