Zen ve Motosiklet Sanatı Üzerine / Nezafet Büşra Çiçek
Gerçek bir olay örgüsünden esinlenerek kaleme alınan Zen ve Motosiklet Sanatı'nda aslında içsel bir yolculuk söz konusu. Kitabın ismindeki Zen sanatı; farkındalık, dikkat ve şefkat ile yaşam sanatı anlamına geliyor ve kitabın amacıyla birebir örtüşüyor; kendini bulma, içe dönük bir yol çizme, derin bir yolculuk.
Alt metinlerle işlenmiş eser, gurme okurlar için ufak aforizma kırıntıları da taşıyor. Dünyayı güzelleştirmenin yolu kendi içimizi güzelleştirmekten geçer felsefesi, bunlar arasında en bariz olanlarından. Yazarın motosiklet tercihi de bu alt metinleri bünyesinde sıklıkla barındırıyor. Yazar aslında motosiklet üzerinden dünyanın ve hatta insanların mekanikleştiğini motosiklet üzerinden simgeliyor. Bir yandan mekanikleşen insanlığı eleştirirken diğer yandan önemli bir uyarıda da bulunuyor. Motosiklet diğer taşıma araçlarına göre daha tehlikelidir. Evet, sürüş keyfi yüksektir ve adrenalin sevenler için eşsiz bir tecrübe sunar ancak anormal seviyelerde risk taşır. Açık mekân göz önünde tutulduğunda özgürlüğü temsil eder. Yalnızlığı da simgeler, motosikletle seyahat çoğu zaman tek kişilik bir eylemdir. Nihayetinde motosikleti ile baş başa kalan insanın aracıyla doğrudan bir bağ, bir bütünlük sağlamasını ne engelleyebilir? Sürücünün mekanikleşmesini kim önleyebilir? Yani denebilir ki; atlı-göçebe hayatta sürücü ve bineğin yürüttüğü kader birliğinin modern yorumudur Zen ve Motosiklet Sanatı.
Diğer yandan motosiklet ile yolculuk durumunun sürekliliği ve doğa ile iç içe olması da bu atlı kültürün izlerini barındırması açısından önemli. Bu yolculuk bir noktada doğaya dönüşü simgeliyor. Zaman zaman hepimiz doğanın bilinmeyen yollarına saparız; bu yollar hayatımızda bilmediğimiz, hiç ayak basılmamış yollara da zaman zaman girmemiz ile eştir.
Altı çizilenler:
Kitabın konusunu, amacını, hedeflediklerini de açıklar nitelikte;
“Hiç kimse motorunu senin gibi tamir
edemez. Hiç kimse senin el kitabını (kılavuzunu) senin için yazamaz.”
Yolculuğun sonunda yazar, okuruna sorar:
“Yol tamamlandı da sen
tamamlandın mı?” veya her şeyden
önce “İnsanın kendini tamamlaması nasıl olur?”