Bakış Açısı / Amine Gülşah Onur



"İnsanoğlu" diye başlar bazen cümlelerimiz. Peki, sadece bir insandan doğduğu için mi, yoksa aynı zamanda insana ait özellikler taşıdığı için mi insanoğlu deriz? Bu ikisini ayırt etmek çok önemlidir. Çünkü bütün kavramların içinin boşaltıldığı, anlamının değiştiği bu çağda ne söylediğimizi bildiğimiz kadar da insanız aslında. İnsanoğlu sıfatını hak etmemiz ne söylediğimize, nasıl söylediğimize ve nasıl davrandığımıza bağlı.

Görünüşte kolay gözüken bu sebeplerin, eyleme dökülmeye çalışıldığında ne kadar da zor olduğunu bilhassa anlamış oluruz. Hâlâ bir çelişki söz konusu, sahiden nedir bu işin sırrı? Bunlar insanoğlu sıfatını hak etmemiz içindi, aslında bu zorluğu karşımıza çıkartanlar da yine insanoğlu dediklerimizdir. Kendimize doğru gelen davranışları, karşılıklarını yanlış almak, yanlışlarımızın yanlışlarının diğerleri tarafından düzeltilmemesi biz '' insanoğulları''nı bu sıfattan uzaklaştırır. Küçüklükten gelme kazanma çabalarımız ve hırslarımız diğer insanların başarılarını gözümüzde değersiz kılar. Küçüklükten gelme diyoruz ama nasıl ki bir insan öldürmeyi doğuştan öğrenmiyorsa bu kazanma hırsını ve beraberinde gelen bencilliği de doğuştan öğrenmemiştir. Bu ona yine insanoğlu dediklerimizin aşıladığı bir düşüncedir. Her ''insanoğlu'' kazanamadığı şeylere, gerçekleştiremediği arzularını kendisi olmasa da kendi kanından birinin gerçekleştirdiğini görmek ister aslında. Bu yüzdendir ki bitmek bilmeyen rekabetler, sınavlar insanoğlunun doğuşundan beri sürüp gider. İlk sınavımız Hz.Adem'in elmayı ısırmasıyla başlar ve bitmek bilmeyen bir mücadeleyle baş başa kalırız. Bu mücadele kimi için basit bir hırstan öteye gitmez. Kimi için de bir yaşam savaşıdır âdeta. Bu öyle bir savaştır ki insanın tüm varlığı bu savaşa bağlıdır. Gelin görün ki bu iki sınavın arasındaki uçuruma da, bu iki sınavın varlığına da sebep olan yine insanoğludur. Bir yanda en az üç kişilik ailesini geçindirebilmek için canını feda eden insanlar varken, diğer yanda milyon dolarlık şirketi %1’lik zarar etmesin diye yüzlerce kişiyi işten çıkartan insanların olması bu iki sınavın arasındaki adaletin ne kadar zayıf olduğunun göstergesidir. Biz insanoğullarının düşünebilme yeteneği bizlere aynı zamanda birçok duyguyu hissedebilmek olarak geri döner. Bu da çevreye karşı davranışlarımızı oluşturur.

Bizlere bencillik ve kibir öğretilirse biz de, bizden etkilenenleri bencil ve kibirli olarak yetiştirmiş oluruz.

Ama eğer biz etkileyebileceğimiz insanları sadece başarı isteğiyle yanıp tutuşan değil, başkalarının başarılarından da mutluluk hissedebilen insanlar olarak yetiştirirsek; onlara mutluluğun ve başarının tek kişilik olmadığını öğretirsek o zaman kendimizi de, onları da gerçek anlamda insanoğlu olmaya bir adım daha yaklaştırmış oluruz.

Popüler Yayınlar